Volvo demek, güvenlik demek. Peki, bu güvenliği sağlamak için Volvo’nun mühendisleri neler yapıyor dersiniz? İsveç’ten çıkan bu soğukkanlı araçlar, dünyanın dört bir yanında karşılaşabilecekleri her türlü tehlikeye karşı nasıl bu kadar dayanıklı hâle geliyor?
Arkanıza yaslanın ve Volvo’nun test laboratuvarlarının derinliklerine dalalım çünkü bu yolculuk, sizi sıradan bir test sürüşünden çok daha fazlasına götürecek.
Volvo’nun nasıl “sıfır ölüm” hedefine doğru ilerlediğini görünce “Bir arabanın canı ancak bu kadar çıkarılır.” diyeceksiniz.
Volvo, dünya lideri çarpışma teknolojisine sahip.
2000’de kurulan Volvo Cars Güvenlik Merkezi, teknik açıdan dünyadaki en gelişmiş laboratuvar olarak anılıyor. Farklı türden kazaları yeniden oluşturmak için tasarlanan merkezde araçlara âdeta acımıyorlar.
Merkezde ayrıca sanal çarpışma testleri için süper bilgisayarlar ve simülatörler de kullanılıyor.
Trafikten alınan bilgiler, güvenlik geliştirilmesinde kullanılıyor.
Teknoloji merkezinde 0’dan 90 dereceye kadar hareket edebilen, 154 metrelik sabit palet ve 108 metrelik bir 600 tonluk palet yer alıyor. Çarpışma bariyeri ise tamı tamına 850 ton ağırlığında ve hava yastığı teknolojisi ile araçlar, paletlerin karşısındaki konumlara da hareket ettirilebiliyor. Kalıcı pist ise araçların 120 km/saat hıza çıkmasını sağlayacak uzunlukta.
Trafikten aldıkları bilgileri ise yüksek hız nedeniyle meydana gelen kazalardaki ciddi yaralanmalara neden olan çarpışmalarda deniyorlar.
Arabalar nasıl çarpıyor?
Raylar, iki elektrik motoruyla çalıştırılan çelik kablolar ile bağlı. Lazer cihazları da arabaların konumunu ölçüyor ve verilerle motorları destekleyerek darbeyi doğru konumla zamana yönlendiriyor.
Arabalar da çarpışma noktasına gelmeden birkaç metre kala serbest bırakılıyor ve bamm.
Her yıl yaklaşık 450 otomobil, insan vücudunun kazalardan nasıl etkilendiği öğrenmek için teste tabi tutuluyor.
Arabaların içinde ve dışında 30’a yakın hızlı kamera bulunuyor. Bunun yanı sıra gelişmiş elektroniklerle donatılan test mankenleri de araç içinde yer alıyor. Bebekten yetişkine kadar farklı boyutlardaki bu mankenler, yandan veya arkadan darbe gibi çarpışma durumuna göre de farklı dizayn ediliyor.
Araçlardan üst düzey performans alabilmek için ise yeni bir Volvo modeli en az 100 ila 120 kez çarpışma testine giriyor.
Bir çarpışma testinin tamamlanması ise 5 gün sürüyor. Test arabasını hazırlamak, sensörlerin takımı, mankenleri hazırlamak ve aracı boyamakla 3 gün sürüyor. Buraya bir tırnak açalım, araçlar genelde mat turuncuya boyanıyor. 1 gün de son hazırlık derken sonrasında aracın ve içindeki mankenlerin verileri sunuluyor.
Sanal simülasyondan geçemeyenler fiziksel teste de giremiyor.
Sanal simülasyon süreci aslında o kadar basit değil. Yeni bir araba modeli üretilmeden neredeyse 3,5 yıl öncesinde simülasyonlar gerçekleştirilmeye başlanıyor. Fiziksel testlere ise araba piyasaya çıkmadan 1 yıl önce başlanıyor. Ancak aracın bu aşamaya geçebilmesi için önce simülasyon testinden geçmesi lazım.
Volvo testleri deyince akıllara gelen bir platform var.
Araçların devrilme üzerine çarpışmaları için ise farklı bir platform kullanılıyor. O da aracı farklı yüksekliğe çıkaran ve farklı hızlarda devrilme hareketine bırakan hidrolik platform.
Güvenlik merkezinin ağızları açık bırakan testlerinden biri de bu platformda gerçekleştiriliyor. Araçları 38 metre yükseklikten aşağıya bırakıyorlar ve bunu defalarca yapıyorlar. Teste, acil durum müdahale ekipleri de katılıyor çünkü amaç, yüksek etkili kazalardan kurtulma çabaları.
Volvo Cars Güvenlik Merkezi’nde başka model araçlar da test ediliyor.
Volvo’nun bu üstün teknoloji merkezi sadece Volvo araçlar için kullanılmıyor. Merkezin imkânlarını kullanan markalar arasında Jaguar, Land Rover ve Ford gibi pek çok isim yer alıyor.
Volvo’nun nihai hedefi, kazalarda sıfır ölüm. Bu kadar detaydan sonra siz Volvo araçların güvenlik testleri hakkında neler düşünüyorsunuz?